Yazdığı bir mektupta "Herkes havadan şikayet ediyor ama kimse onunla ilgili bir şey yapmıyor" diyen Mark Twain'in bilmediği bir şey vardı... Mark Twain'in şöhretinin zirveye çıktığı zamanlara, yani yaklaşık 120 yıl önceye gidiyor ve Amerika'da küçük bir çiftliğe konuk oluyoruz.
Ailenin henüz 20'li yaşlarda olan oğlu Charles Hatfield, babası gibi dikiş makineleri satmakta, ayrıca meteorolojiye büyük ilgi duymaktadır. Meteorolojiye dair kitaplar okumakta, yağmurun nasıl yağdırılabileceği üzerine araştırmalar ve farklı kimyasallarla deneyler yapmaktadır. Hatfield 27 yaşına geldiğinde, toplamda 23 kimyasaldan oluşan gizli formülünü geliştirir ve bu formülle yaptığı deneyler çok başarılı olur. O sırada Los Angeles'da devam eden kuraklık, ciddi sorunlara yol açmış, başta çiftçiler olmak üzere hemen herkesi canından bezdirmiştir. Hatfield, tüm ekipmanlarını bir at arabasına yükleyerek Los Angeles'ın yolunu tutar ve orada 7,6 m’lik kulesini ve buhar tankını hazırlar.

Her şey hazır olduğunda, bir ateşleyiciyle kimyasalları adeta bir bomba gibi havaya fırlatır ve çıkan dumanlar havaya yükselmeye başlar. Çok geçmeden yağmur başlar. Salı 19:30’da başlayan yağmur, Cuma gece 02:00’ye kadar devam eder. Hatfield’in ünü bir anda şehirde yayılır. Los Angeles şehir meclisi, kuraklığı bitirmek için onunla Aralık-Nisan ayları boyunca 45 cm yağmur yağdırması şartıyla bir anlaşma yapar. Yağmuru yağdıran Hatfield hem 1000$ alır, hem de Amerika çapında meşhur olur. Ardından da pek çok yerden yağmur yağdırması için çağrılır. Gittiği yerlerde, işini yaptıktan sonra 3 saat ile 5 gün arasında yağmur yağmazsa para almayacağına dair halk için cazip anlaşmalar yapar. Bu anlaşmaların hemen hepsinde başarılı olur ve yağmurları yağdırır. Yağmur yağdırdıkça hem aldığı paralar artar, hem de ünü yayılır.

O sırada Alaska’daki altın avcıları, kuraklık nedeniyle tortulaşmış topraktan altını ayıramıyorlardı, bu yüzden yağmura ihtiyaçları vardı. Sorunu çözmek için Hatfield’i çağırdılar ve 10.000$ karşılığında anlaştılar, yağmur yağmazsa sadece masraflarını karşılayacaklardı. Hatfield, meşhur kulesini kurdu, kimyasallarını hazırlayıp havaya püskürttü, ancak beklenenden çok çok az yağmur yağdı.

Günler geçip daha fazla yağmur yağmayınca, masrafları ödendi ve Hatfield kovuldu ama bu kovulma, yeni işler almasını hiç engellemedi. Yeni işlerinde yağmur yağdırmaya devam etti, devam ettikçe yeni işler aldı. O yeni işlerin en büyüğü ise San Diego’dan geldi. Kuraklık nedeniyle barajları bir türlü dolmayan ve bu yüzden sürekli susuzluk çeken şehrin ileri gelenleri Hatfield’i çağırdı. Hatfield, 1 yıl içinde barajları doldurursa 10.000$ alacak, dolduramazsa bir şey istemeyecekti. Şehir için gayet cazip bir anlaşmaydı. Kardeşiyle beraber barajın yakınlarında sistemini kuran Hatfield, kimyasalları havaya bıraktığında olacaklardan habersizdi.

Çok zaman geçmeden kara bulutlar birikti ve yağmur başladı. Yağdı, yağdı, yağdı... Hiç durmayacak gibiydi sanki. Durmadı da! 2 Hafta boyunca yağdı ve pek çok yerde seller başladı. Evler, iş yerleri, yollar, çiftlikler...Her taraf sular altında kaldı. Daha fazla suya dayanamayan pek çok yer yıkıldı, demiryolu hatları çöktü, 20 civarında insan öldü. Olanlar tam bir felaketti.



O sırada başka bir yerde olan ve olanları duymayan Hatfield, barajın durumunu görmek için şehre döndüğünde az daha linç ediliyordu. Apar topar şehirden kaçan, ancak parasını alamadığı için şehri mahkemeye veren "yağmurcu" lakablı Hatfield, mahkemeyi kaybetti. Çünkü mahkeme, yağmuru Hatfield’in değil Tanrı’nın yağdırdığını, aksi olsa bile oluşan can ve mal kaybını nasıl ödeyeceğini sormuştu. Her ne kadar sonucu trajik de olsa bu olay, yağmurcuyu dünya çapında ünlü yaptı ve dünyanın pek çok yerinden davetler aldı. Hatfield, İtalya’dan Honduras’a kadar pek çok yere giderek, kuraklığı bitirecek yağmurları yağdırmak için anlaşmalar yaptı. Yağmurcu çoğunda başarılı oldu, ancak Californa çölünde yaptığı bir çalışma, San Diego’daki kadar olmasa da büyük hasarlara yol açtı.

Emekli olmaya karar verdiğinde, 503 defa yağmur yağdırdığını söyleyen Hatfield, pek çok filme ve kitaba ilham oldu.

1956’da yani, 81 yaşına geldiğinde, kendi hayatından ilham alan filmlerden biri olan “The Rainmaker”ın galasının şeref konuğuydu. Hatfield 2 yıl sonra öldüğünde, gizli formülünü de mezara götürmüştü. Kimse onun gerçekten ne yaptığını, nasıl yaptığını anlayamadı.

Mark Twain’in düşündüğünün aksine havayla ilgili yapılan çok şey var, bugün bazılarını bilmiyoruz, bazılarını ise doğrudan yaşıyoruz. İnsan yapımı yağmurlar, yıldırımlar ve fırtınalar (bunları ileride anlatacağım) eskiden beri var. Peki ya bugünlerdeki anormal havalar?
Kaynak: https://twitter.com/lagaribey/status/906972452613496832
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder