Matilda Etkisi: Bilim kadınlarının yaptığı çalışmaların erkek meslektaşları tarafından sahiplenilmesi (çalınması)...
Cecilia Payne yıldızların hidrojen ve helyumdan oluştuğunu keşfettiğinde, çalışmasını inceleyen Henry Russell, sonucu reddetmişti.

Çünkü Henry’ye göre Cecilia’nın vardığı sonuç, genel kabullere ve zamanın doğasına aykırıydı. Bu yüzden makalesini yayınlatmadı.

Cecilia’nın çalışmasının doğru olduğunu 4 yıl sonra kendi yaptığı çalışmada gören Henry, keşif makalesini Cecilia’yı hiç anmadan yayınladı.

Tesla’ya Edison ödülü verilmesi gibi, ilerleyen yılllarda Cecillia’ya da makalesini yayınlatmayan Henry Norris Russell Ödülü verildi.

Nükleer fizikçi Lise Meitner, Nazi baskısı nedeniyle terk etmek zorunda kaldığı Almanya’daki meslektaşı Otto’ya mektupla yardımcı oluyordu.

Bir gün Otto, laboratuvarda uranyum atomlarını nötronlarla çarpıştırmış, ancak çıkan sonucu yorumlayamayınca yine ondan yardım istemişti.

Lise, çarpışma sonucu açığa çıkan enerjiyi hesaplamış, üstelik nükleer fizyonu, yani atom çekirdeğini parçalayan mekanizmayı keşfetmişti.

Bu buluş, atom bombasının geliştirilmesine zemin hazırlasa da, Lise bu projede çalışmayı reddetti. Otto ise tüm çalışmayı sahiplendi.

Yıllar sonra Otto, Nobeli aldığında Lise’den hiç bahsetmedi. Ancak uzun yıllar sonra 109 nolu elemente onun anısına "Meitneryum" denildi.

Vera Rubin galaksi dışındaki yıldızların, merkezdeki yıldızlarla eş bir hıza sahip olduğunu keşfettiğinde, erkek meslektaşları inanmamıştı.

Sonraki yıllarda karanlık maddeyi, hani evrenin %25’ini kapladığı varsayılan maddeyi keşfettiğinde de kimse dikkate bile almamıştı.

Oysa karanlık maddenin keşfi, insanlığın en büyük keşiflerinden biriydi ve Nobel almama ihtimali yoktu ama çalışması görmezden gelindi.

2006'da, yani bu keşiften yaklaşık 20 yıl sonra benzer bir keşif yapıldığında, Vera'ya büyük haksızlık yapıldığı da ortaya çıkmıştı.

Chien Wu, Manhattan Projesi olarak da bilinen atom bombası projesinde çalışıyordu ve zamanının en önemli teorik fizikçilerinden biriydi.

Bir gün 2 erkek meslektaşı gelip, o dönem çok kabul görmüş olan Eşlem Korunumu Yasası’nı çürütmek için yardımcı olacaklarını söylemişti.

Wu’nun onlarla yaptığı deney, 30 yıllık bir inancı yıktı. Ancak meslektaşları bu deneyden çıkan sonucu kendilerine mal edip, Nobel’i aldılar.

Rosalind Franklin, doktorasını bitirip farklı bir üniversitede görev aldığında, kendisi gibi DNA üzerinde çalışan Wilkins ile karşılaştı.

Rosalind’e kendi projesini yöneten bir araştırmacıdan çok asistanı gibi davranan Wilkins, bir yandan da onun çalışmalarına bakıyordu.

Bir gün Rosalind’in haberi olmadan, onun bugün “Fotoğraf 51” olarak bilinen meşhur DNA görüntüsünü, 2 farklı akademisyenle paylaştı.

Görüntüyü inceleyen Watson ve Crick isimli akademisyenler, Wilkins ile beraber ortak bir dizi makale yayınladılar.

Yıllar sonra Watson, Crick ve Wilkins Nobel ödülünü kazandıklarında, yıllar önce ölen Rosalind'in ödül töreninde ismi bile geçmemişti.

Esther Lederberg, ilk eşi Joshua ile birlikte antibiyotik direncini incelemek için çalışmalar yapmış ve sonuçları beraber yayınlamışlardı.

Ancak Nobel Ödül Komitesi, Esther'i görmezden gelip, ödülü eşine ve onun 2 erkek meslektaşına vermeyi tercih etti.

Netti Stevens, genetik tarihindeki en büyük buluşlardan birini yaptığında henüz daha 39 yaşında olan bir araştırmacıydı.

Netti, o zamana kadar sürekli tartışılan bebeklerin cinsiyetini belirleyen şeyin ne olduğunu, yani X ve Y kromozomlarını bulmuştu.

Ancak Nobel ödülü, Netti’ye değil, aynı zamanlarda aynı keşfi yapan bölümdeki erkek meslektaşı Thomas’a verilmişti.

Ve Susan Jocelyn Bell Burnell… Hikayesini zaten biliyorsunuz, daha önce anlatmıştım. Okumayanlar için: https://lagaribey.blogspot.com.tr/2017/10/bilim-tarihindeki-en-buyuk.html
Şimdiye kadar verilen Nobel Ödüllerinin cinsiyete göre dağılımını gösteren bu grafik (erkek-719, kadın-20), Matilda etkisini doğrulamıyor mu?

Yazıyı, karanlık maddeyi keşfeden Vera Rubin’in bir sözü ile bitirelim...

Kaynak: https://twitter.com/lagaribey/status/914936652006612994
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder