20.11.2017

Bursa Motorsuz Tayyare Kulübü




   "Bandırma Füze Kulübü"nü artık biliyorsunuz, peki "Bursa Motorsuz Tayyare Kulübü"nü duydunuz mu?


   Yıl 1932. Bursa’da ailesiyle yaşayan 23 yaşındaki gencin en büyük hayali, üzerinde çalıştığı projeyi yani planörü bitirip, onunla uçmaktır. Havacılığa tutkuyla bağlı olan Emrullah Ali Yıldız isimli bu genç, kendi gibi havacılığa meraklı olanları toplayarak "Motorsuz Tayyare Kulübü"nü kurar. Bir yandan kulüptekilere havacılığı sevdirmek için faaliyetler düzenlerken, diğer yandan planörünü yani motorsuz uçağını inşa ediyordu.





   Gece gündüz demeden çalışmalarına devam ederek, planörünü tamamlar ve büyük risklere rağmen uçuş denemelerine başlar.





   Uçuşları o kadar iyidir ki, sorunlara rağmen her seferinde daha uzağa uçmayı başarır, hatta 18saat 35 dakikalık uçuşla Türkiye rekoru kırar. O dönemde, kendi yaptığı bir planörle uçmak, üstelik de 18 saat havada kalmak büyük olaydır, haliyle gazetelere manşet olur.





   Haberleri gören Türk Hava Kurumu, Ali’yi Ankara’ya davet ederek iş teklif eder ve gerekli eğitimlerden sonra uçuş öğretmenliğine başlar. Uçuşlarda o kadar başarılı olur ki, 1938’de iki kişilik planörle 14 saat 20 dakika havada kalarak, dünya rekorunu kırar. (dünya rekoru!) O günlerin birinde Vecihi Hürkuş’un kullandığı motorlu bir uçağa, çelik halatla bağlanmış planörüyle Ayasofya’da gösteri uçuşu yapmaktadır. Bir anda halat kopunca Ali büyük bir ustalıkla planörü Gülhane Parkı’na yönlendirir ve bir kuş gibi ağaçlara konar, herkesi şaşkına çevirir.





   Türk Hava Kurumu’nun o dönem yaptığı THK-1’den THK-15’e kadar olan farklı tipteki pek çok uçağın ilk test pilotluğunu hep Ali yapar. Bu arada; zamanında nasıl uçaklar ürettiğimize bakar mısınız? Neden bunlar devam etmedi? Yabancılar mı, basiretsiz yöneticiler mi?...











   Ancak Ali’nin tek marifeti usta pilotluğu değildir, aynı zamanda büyük bir mucittir, kıymetini bilmediğimiz, adını unuttuğumuz bir mucit. Test pilotluğu gibi çok riskli bir iş yapan Ali’nin başından irili ufaklı kazalar geçince, aklına “can kurtaracak” bir fikir gelir. Uçuş esnasında bir nedenden dolayı uçaktan atlayan pilotun paraşütünün belli bir mesafeden otomatik açılmasını sağlayacak bir sistem. Özellikle savaş esnasında vurulan, yaralanan pilotlar için hayati öneme sahip bu cihaz çok kritik bir icattır ama kıymet bilen olmaz. THK, bunun için kendisine sadece bir tür takdirname verir. İş adamları, devlet, asker vs. icatla ilgilenmez, kimse dönüp bakmaz. Ve ilgilenen birileri Amerika’dan çıkar gelir, patent haklarını Ali’den alır gider ve artık adı Otomatik Paraşüt Açma Cihazı (Kap-3) olur. Ali’nin bir diğer icadı da sabit kanatlı uçaklar için değişken açılı pervane mekanizmasıydı ve yine oldukça kritik bir öneme sahipti. Ancak yine ne devletten, ne askerden, ne de özel sektörden destek bulabilmişti. Ali bunun da patentini aldı, üstelik Amerika’dan.





   Yaptıkları sadece bunlarla sınırlı kalmadı ama hiçbirinin değeri bilinmedi. Şimdi kendi ağzından, diğer icatlarını aktaralım. "Bir çok icatlarımın yanında model uçak motoru imalatım da vardı. Bunlara çok emek verdim ama kıymet bilen olmadı. Helikopter patentini de 1956’da aldım. Ancak ona da ilgi duyan olmadı. Dikey kalkış yapan Harrier’e benzer bir patent çalışmam oldu, ilgisizlik nedeniyle bunu da değerlendiremedim. Sonraki yıllarda Harrier uçağını görünce içim sızladı..."





   Ali’nin yaptıkları bununla da sınırlı değildi. Fotoğrafçılığa meraklıydı ve kendine stüdyosu vardı. Bir icadı da fotoğrafçılık üzerineydi. Bir odaya girdiğinizi düşünün, her taraf aynalarla kaplı. Aynaların ortasına küçük bir delik açılmış, bunun arkasında kamera var. Siz aynalara bakarak istediğiniz pozu veriyorsunuz ve elinizdeki butonu kullanarak kendi fotoğrafınızı çekiyorsunuz. Tıpkı bu fotoğraftaki kadınlar gibi. “Selfie” çekmişler ama Ali buna GÖRÇEK diyordu, yani gör ve çek.





   Selfie için özçekim gibi zorlama isimleri, isim önerilerini unutun. Ali yıllar önce bu sistemi bulmuş ve adını koymuş: GÖRÇEK





   Ali zamanında kendisine önerilen Amerikan vatandaşlığını kabul etseydi şimdi adını ezbere biliyor olacaktık ama o istemedi.





   Biz hafızası zayıf bir milletiz. Geçmişte yaptıklarımızı unutuyor, sonra da bugün yabancılara bakıp eziklik psikolojisine kapılıyoruz.





 Ali’ler, Vecihi’ler, Kirkor’lar, Nuri Demirağlar, Şakir Zümre’ler... O kadar çok kişi var ki...


Unutmayın, unutturmayın...


   Kaynak: https://twitter.com/lagaribey/status/900809304479076352

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder